Kapsüler Blok Sendromlu Bir Olgunun Ultrasonik Biyomikroskopi ile Değerlendirilmesi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Olgu Sunumu
CİLT: 40 SAYI: 2
P: 118 - 120
Mart 2010

Kapsüler Blok Sendromlu Bir Olgunun Ultrasonik Biyomikroskopi ile Değerlendirilmesi

Turk J Ophthalmol 2010;40(2):118-120
1. Gülhane Askeri Tip Akademisi, Haydarpasa Egitim Hastanesi, Göz Klinigi, Istanbul, Türkiye
2. Gata Haydarpasa Egitim Hastanesi Göz Hastaliklari Servisi, Istanbul, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 18.01.2010
Kabul Tarihi: 08.03.2010
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Bu olgu sunumunda, kapsüler blok sendromu tanisinda ultrason biyomikroskopinin (UBM) yeri ve önemi vurgulanmaktadir. Katarakt cerrahisi hikayesi olan 66 yasindaki bayan hasta, sag gözde görmede azalma ve agri sikayetleriyle klinigimize basvurdu. Yapilan oftalmolojik muayenede, göz içi lensi (GIL) ile arka kapsül arasindaki açikligin çok fazla oldugu saptandi. Ayrica göz içi basincinin yüksek oldugu ve ön kamarada hücre varligi saptandi. UBM incelenmesinde kapsüler kesenin asiri sekilde gergin oldugu görüldü. Bu nedenle Nd:YAG lazer arka kapsülotomi yapildi. Kontrol UBM görüntülemede kapsüler kese distansiyonunun geriledigi ve iris-GIL arasi mesafenin açildigi izlendi. Kapsüler blok sendromu tani ve takibinde UBM görüntüleme faydali bir tekniktir. (TOD Dergisi 2010; 40: 118-20)

Anahtar Kelimeler:
Kapsüler blok sendromu, ultrasonik biyomikroskopi

Giriş

Kapsüler blok sendromu (KBS), göz içi lensi (GİL) veya nükleus ile ön kapsül açıklığının kapatılması sonucu kapsüler kese içinde viskoelastik madde, sıvı veya likefiye olmuş materyalin birikmesi ile karakterize bir klinik tablodur. Modern katarakt cerrahisinin nadir bir komplikasyonu olan KBS, ilk olarak Davison (1) tarafından 1990 yılında tanımlanmıştır. Literatürde KBS insidansı %0,73 ile %1 arasında değişen oranlarda bildirilmektedir (1,2).

KBS’yi tanımak ve dokümente etmek için yüksek frekans ultrasonografi, ön segment optik koherens tomografi, ve Scheimpflug görüntüleme gibi teknikler bugüne değin kullanılmıştır (3-5).

Bu olgu sunumunda komplikasyonsuz fakoemülsifikasyon ve hidrofilik akrilik GİL implantasyonu sonrası geç KBS tanısı konulan hastanın Nd:YAG lazer öncesi ve sonrası ultrasonik biyomikroskopi (UBM) görüntülemesi rapor edildi.

Olgu Sunumu

Altmış altı yaşındaki bayan hasta, sağ gözde ağrı ve görme azalması şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Hastanın hikayesinden 4 yıl önce katarakt cerrahisi geçirdiği ve üveit nedeniyle takip edildiği öğrenildi. Hastanın yapılan muayenesinde, sağ gözde görme keskinliği +1,75 Diyoptri (D) tashih ile 6/10 düzeyinde idi. Ön kamarada +2 hücre saptandı. Ayrıca, GİL ile arka kapsül arasında sıvı birikimi izlendi. Arka kapsül aşırı derecede gergin idi (Resim 1A). Yapılan UBM (VuMax 2 Ultrasound Biomicroscope, Sonomed, NY, ABD) görüntülemede, kapsüler kesenin hemen hemen normal insan lensi büyüklüğü derecesinde (3,87 mm) ve aşırı gergin olduğu görülmekteydi (Resim 1B). Ön kamara derinliği 2,69 mm olarak saptandı. Göz içi basıncı (GİB) 35 mmHg düzeyinde idi. Bu bulgularla hastaya geç KBS ve kronik iridosiklit tanısı konuldu. Sağ göze Nd: YAG lazer arka kapsülotomi yapıldı. Ayrıca, mevcut iridosiklit ve GİB yüksekliği için prednizolon asetat %1 damla 4x1 ve timolol maleat ile dorzolamid hidroklorür kombinasyonu damla 2x1 tedavisi verildi. Lazer sonrası erken dönemde (1. saat) kapsül içeriğinin vitreus boşluğuna drene olduğu, ön kamaranın derinleştiği ve arka kapsülün GİL’e yapıştığı gözlendi. Nd:YAG lazer sonrası 1. haftada, arka kapsül tamamen GİL arka duvarına yapışık olarak izlenmekteydi (Resim 2A). GİB 15 mmHg idi ve eser miktarda hücre izlenmekteydi. Birinci haftada yapılan UBM değerlendirilmesinde ön kamaranın derinleştiği (3,56 mm), arka kapsülün GİL’e yapışık olduğu ve GİL ile iris arası mesafenin arttığı görülmekteydi (Resim 2B). Birinci ayda yapılan muayenede GİB, topikal antiglokomatöz damla ile 14 mmHg olarak saptandı. Ön kamarada eser miktarda hücre sebat etmekteydi. Hastanın görme keskinliği +2,50 D tashih ile 8/10 düzeyinde idi.

Tartışma

“Kapsüler blok sendromu” terimi, ilk kez Masket tarafından kullanılmıştır (2). Miyake ve arkadaşları bu klinik tabloyu; intraoperatif, erken postoperatif ve geç postoperatif dönemde görülen KBS olmak üzere üç grupta sınıflandırmıştır (6). KBS’nin gelişimini başlatan temel olay; ön kapsül açıklığının nükleus veya GİL ile kapatılmasıdır. GİL veya lens arka yüzü ile arka kapsülün oluşturduğu kapalı çemberde sıvı veya viskoelastik madde birikimi nedeniyle KBS oluşur (7). Kapsüler kese içine sıvı akışı; viskoelastik madde, lens epitel hücreleri, inflamatuvar reaksiyon veya kortikal artıkların oluşturduğu onkotik basıncın etkisiyle oluşabilir (8). Ayrıca, hızlı göz hareketleriyle sıvı akışının kapsüler keseye yönlenmesinin de patogenezde rol oynayabileceği bildirilmiştir (9,10). KBS gelişiminde bilinen başlıca risk faktörleri; kapsüloreksis çapının küçüklüğü, cerrahi sırasında viskoelastik maddenin yeterince temizlenememesi, yüksek aksiyel uzunluk, kullanılan GİL’in tasarımı, materyali ve ters olarak implante edilmiş açılı lenslerdir (8,11-13).

KBS için tedavi seçenekleri; gözlem, aspirasyon, ön ve arka Nd: YAG lazer kapsülotomidir (13-15). Erken dönem KBS’ de en uygun tedavi seçeneği gözlem veya ön kapsülotomidir. Geç dönemde ve pupil dilatasyonunun yetersiz olduğu olgularda ise, arka kapsülotomi tercih edilmelidir. Sunduğumuz olguda cerrahi hikaye 4 yıl öncesine dayandığı için arka kapsülotomi uygulanmıştır.

Kronik üveit KBS’nin çok nadir görülen bir komplikasyonudur. Bizim olgumuzda üveitin kesin olarak KBS kaynaklı olduğunu bilemiyoruz. Ancak, KBS tedavisi ile eş zamanlı olarak bulgularda gerileme, semptomlarda rahatlama ve görsel iyileşme sağlanmıştır.

UBM; gergin arka kapsülün kantitatif ölçümlerine ve kapsüler kesede hapsolmuş sıvının dansitesinin bilinmesine olanak sağlamaktadır. Ayrıca GİL pozisyonu, GİL’in kapsüler kese ve iris ile ilişkisinin saptanmasına yardımcı olmaktadır. Bu nedenlerle UBM görüntüleme, KBS’nin tanısında ve dökümente edilmesinde yararlı bir yöntemdir. Bununla birlikte, UBM’in dezavantajı; uygulamanın zaman alması ve ön segment görüntüleme yöntemlerine göre daha invazif bir yaklaşım olmasıdır.

Sonuç olarak UBM görüntüleme, ön segment yapıları arasındaki ilişkiyi kesin olarak ortaya koyabildiği için KBS tanısı, tedavisi ve takibinde kullanılabilecek faydalı bir yöntemdir.